Teknolojik Gelişmeler ve Türk Akademisi

Oğuzhan Arı
4 min readMar 22, 2023

--

ChatGPT her ne kadar bilenler arasında çok büyük bir etki yaratmış olsa da, özellikle bu alanla ilgilenmeyen insanlar arasında düşünülen etkiyi henüz yaratamadı. Teknolojiyle ve yazılımla işleri sebebiyle ya da hobi olarak ilgilenen hemen hemen herkes Generative Adversarial Networks (GANs) kavramını duymuş, MidJourney gibi öncüler ile ilk temaslarını gerçekleştirmiştir.

Birkaç kelime ile hayallerindeki görseli oluşturmak, uzun uzun okumalar yapmadan sadece basit cümleler ile aradığınız bilgiye çok damıtılmış bir şekilde ulaşıyor olmak herkesi şaşırtmıştır.

Aynı duyguları Github Copilot ortaya çıktığında hissetmiş, normalde yapmak istediğim işi en basite indirgeyip bana uygun kodu adım adım arayıp çalışmama eklemem gerekirken bir anda benim yazdıklarımı anlayıp “sana bu satır lazım” gibi bir öneri gelmesi ufkumu açtı demek de yanlış olmaz.

Bu tarz çalışmalar ortaya çıkar çıkmaz, özellikle yazılım alanında ChatGPT gibi kullanıcıdan isteklerini metin olarak alıp kod yazabilen, yazdığı kodu açıklayabilen dil modellerinin ortaya çıkması çok fazla “Yazılımcıların sonu mu geliyor?” sorusunu ortaya çıkardı. Soru o kadar çok döndü ki, bir noktadan sonra geyik muhabbetine evirildi demek yanlış olmaz.

Ancak bence en sorulması gereken bu soru değil. Sorulması gereken soru, eğitim sistemimiz bu teknolojilere nasıl adapte olacak. İnsanlar bunun çok basit bir sorun olduğunu düşündüğünü ve “su akar yolunu bulur” gibi çok tehlikeli bir yaklaşım içerisinde olduğunu görüyorum. Akademi, özellikle geleneksel eğitim anlayışı zaten dünya genelinde sürekli kan kaybetmekte, bu bir gerçek. Ancak Türkiye’de durum daha korkutucu boyutta. Her yıl açılan, “her ile bir üniversite” düsturuyla hareket edilen bir ortamda üniversitelerimiz insanların işsizliğini 4 yıl ötelemekten başka hiçbir iş yapmıyor, yapamıyor.

Eğitim sistemimizin düşünme, soru sorma ve araştırma odaklı olmamasının etkisini her dönem başında gelen yeni kuşakla birlikte daha da göze batmakta. İnsanların internet üzerinden erişebilecekleri (ve gerçekten sadece Google’a sorarak öğrenebilecekleri) şeyleri birilerine sorma, birilerinden cevap gelmemesi halinde ikincil bir kaynağa başvurmaması, bir konuyu veya soruyu nasıl araştıracaklarını bilmiyor olmaları zannettiğimizden çok daha büyük bir sorun.

Her öğrenci grubunda “X hocanın mail adresini bilen var mı?” mesajını yazan bir kişi elbette vardır. Bu mesajı doğrudan Google’a yapıştırsanız cevabını alacakken gruba sormak, gruptan konuyla ilgili cevap gelmeyince sitem etmek onlar için oldukça normal ve doğal gelmektedir. Tek kaynaktan bütün ihtiyacı olan bir bilgiyi gidermek, bir konu için birden fazla kaynağa başvurmamak onlar için önemlidir.

Türk Akademisinin ve Türkiye’nin en temel sorunu budur. Ben bir araştırma görevlisi olarak, sizlere “çok iyi yazılım yaparım” veya “çok iyi makale yaparım” gibi iddialarda bulunmam, bulunamam. Haddim değildir, aksi durumunda iddiamı da ispatlayamam. Ancak çok iyi bir Google kullanıcısı olduğumu, bir bilgi Google üzerinden internette mevcutsa ona bir şekilde ulaşabileceğimi iddia ve ispat edebilirim. Bizleri bekleyen en büyük sorunlardan birisi insanların kendi başlarına bir şeyleri araştırma ve öğrenme heveslerinin günden güne azalması, hevesi olan insanın dahi nereden nasıl bilgi edineceği konusunda hiçbir fikrinin olmaması Türkiye’nin geleceğini bekleyen en büyük sorunlardan birisidir.

Türk Akademisinin bu konuyla alakası da burada başlamaktadır. Akademide ChatGPT gibi oluşumlara yaklaşım 3 türlü olarak gözlenmektedir;

  • Burada oluşturulan her şeyin birer bilgi olduğunu ve insanların fikirlerini beslemesi adına çok kıymetli olduğu, özellikle savların savunulması için çoğu insandan çok daha derli toplu metinler oluşturabildiği için kullanılması gerektiği,
  • Burada oluşturulan verilerin internette bir yerler mevcut ve başkalarına ait fikir ve düşünceler olduğu, bu modellerin ürettiği her bir bilginin aslında intihale sebep olduğu ve akademik çalışmalarda bunların kullanılmasının oldukça sakıncalı olduğu,

Bu iki fikrin de çok kuvvetli argümanları olduğunu görüyor ve kesinlikle bu konunun uzun uzadıya tartışılması gerektiğine inanıyorum. Her perspektif kendi içinde oldukça sağlam dayanaklara sahip ve “tam olarak neyin doğru olduğu” çok gri bir alanda. Ancak son olarak bahsedeceğim kitle, bu tartışmaların bambaşka bir yerinde;

  • ChatGPT gibi GAN temelli yazılımların öğrencilerin ödevlerinde, bitirme çalışmalarında kullanılması, kodlama ödevlerini yapması gibi konuların büyük bir sorun olduğunu ve bunun önüne kesin bir şekilde geçilmesi gerektiği,

Buradaki temel kaygı, insanların kendi kendilerine bir şeyler yaratmalarını istemekten çok, “ödevlerde kolay kaçmasınlar” olduğunu görüyoruz. ChatGPT ve GAN modelleri bir gerçektir, günümüzün gerçeğidir ve bunlardan kaçamazsınız. Bu tarz şeylerin kullanımını yasaklama yaklaşımının, matbaa geldiğinde isyan eden hattatlardan hiçbir farkı yoktur.

Üniversitelerimizin ve eğitimci zihniyetlerinin bu açıda olması, ülkemizin geleceği için büyük bir tehdittir. Sadece var olan içeriği kullanmak, eline geleni tüketmek, ulaşamadığın, sana uğramayan hiçbir şeyi görmemek ve edinmemek, sadece tüketmek. Ne varsa olanı tüketme alışkanlığı, daha ötesini merak etmemek ülkemizin sonunu getirecek yegane şeydir.

Bu noktada yapılması gereken, gençlerin/öğrencilerin bu teknolojileri nasıl daha verimli kullanabileceklerini, aradıklarına daha hızlı nasıl ulaşabileceklerini anlatmak ve göstermektedir. Bu tarz teknolojileri denklem dışında tutmaya çalışmak, hatta bunlarla savaşmak 2023 yılı dünyasında Don Kişot’luktan başka bir şey değildir. Teknolojiler birikerek ilerleyecek ve büyüyecek. Bu noktada gösterilen her direncin etkisi, zaman geçtikte daha da artacaktır.

Yapılması gereken, eğitim sisteminde devrimdir. Bunun çok zor ve uzun yıllar alacağı herkesin malumudur. Ancak isteyen her eğitimci bu devrimi kendi başlarına gerçekleştirebilir. Hazır bilgiyi yazmayı değil, hazır bilgiye erişmek ve bu bilgileri derlemeyi anlatmalıyız. GAN ile oluşturulan hiçbir modelin geliştirici ekibi sıfırdan bilgisayar icat etmedi. Mevcut teknolojileri, ihtiyaç duydukları şekilde dönüştürerek kullandılar. Bahsettiğimiz şekilde yaklaşımlar ile eğitim sistemi, bir “eğitim sistemi” olarak sürdürülebilir değildir. Akademinin en azından bireyler özelinde hazır bilginin daha erişilebilir olduğu/olacağını ve bu teknolojiler ile mücadele etmenin anlamsız olduğunu kabul etmesi gerekmektedir. 4 sene üniversite eğitimi almış bir bireyin, hâlâ soru sormayı bilmiyor oluşu hepimizin ayıbıdır.

Bu ayıbın düzelmesi için yapılacak her hareketin, her çabanın bir öğrencinin hayatını, her hayatı değişen öğrencinin ülkemizin kaderini etkileyeceğinin bilincinde olup, konunun ciddiyetinin farkında olmalıyız.

--

--